Kültürümüzde önemli bir yeri olan tasavvufi yorumlardan biri, Alevilik-Bektaşiliktir. Alevi kelimesi sözlükte; Ali tarafından olan, Ali’yi seven, Ali’ye bağlı vb. anlamlara gelir. Dini bir kavram olarak Alevilik; Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra halifeliğin, Hz. Ali’nin (r.a.) ve onun soyundan gelenlerin hakkı olduğunu savunan anlayışı ifade eder. Bektaşilik ise büyük mutasavvıf ve düşünür Hacı Bektaş Veli’yi kendilerine pir ve önder olarak gören, onun yolundan gitmeyi amaç edinen kimselerin bağlı olduğu tasavvufi yorumdur.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatının ardından, sırasıyla Hz. Ebu Bekir (r.a.), Hz. Ömer (r.a.), Hz.Osman(r.a.) ve Hz.Ali(r.a.) halife olmuşlardır. Ancak bazı Müslümanlar, Peygamberimizin (s.a.v.) vefatından sonra halifeliğin öncelikle Hz. Ali’nin(r.a.) hakkı olduğuna inanmışlardır. 680 yılında Yezid’in emriyle Peygamberimizin(s.a.v) sevgili torunu Hz. Hüseyin (r.a.) ve ailesinden bazı kişiler Kerbela’da şehit edilmişlerdir. Bu acı olay, Müslümanlarda büyük bir üzüntüye neden olmuştur. Birçok kişi ehl-i beyt mensuplarına ve onların haklarına sahip çıkmaya başlamıştır. İşte bu yaklaşım zamanla sistemli hale gelmiş ve Alevilik akımının doğup yaygınlaşmasını sağlamıştır.