Atatürk’ün Anıları

Atatürk’ün Anıları, birkaç örnekler hakkında bilgi.

İZMİR SUİKASTI
İzmir’de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
—Ziya Hurşit’in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
— Sen Mustafa Kemal’i öldürecekmişsin, öyle mi?
— Evet, dedi. Ben yine sordum:
— Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
— Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
— Sen Mustafa Kemal’i tanıyor musun?
— Hayır.
— O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
— Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.
O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
—Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim.
Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Yahya Galip KARGI
Kaynak: Yücel Dergisi, 1948

BENİM ADIM ATA DEĞİL
Atatürk’ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine “Ata” denildiğini okudukça şöyle dedi:
— Benim adım Ata değil, Atatürk’tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?
Şükrü KAYA
Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953
SOKAK ÇOCUĞU
Atatürk’e, düşmanlarından bir bayan, bir yabancı gazetede (sokak çocuğu ve zalim) diye yazılar yazmak küçüklüğünü göstermişti.
Bir gün Yat Kulüp’te Atatürk, arkadaşlarına bu yazıdan söz ederek demiştir ki:
— Bana sokak çocuğu diye yazmış… Ben pek küçük yaşta yatılı bir öğrenci olarak okullara girmedim. İdadi’den Harp Okulu’na, oradan da orduya hizmete gittim. Sorarım sizlere, benim sokakta oynamaya vaktim mi vardı? Bana (zalim) diyormuş… Ben eğer bu vatana ihanet eden birkaç adamı mahkemeye vererek, kanun çerçevesinde bu adamlar cezalarını buldularsa, benim onlara karşı sevgimden ziyade, Türk milletine sevgim daha büyüktür… Bu nedenle Türk milletine onların zararlı vücutlarını feda ettim…” demişlerdir.
Enver Behnan ŞAPOLYO
Kaynak: Enver Behnan Şapolyo – Milli Mücadele Tarihi, 1944

Kahraman TÜRK Kadını!

Mustafa Kemal İstasyon’dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O’nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı. Millî Mücadele’deki çete giysili bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
– “Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
– “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.

Sen Ne Olacaksın ki?

Mustafa Kemal, Selanik’te yine bir akşam o zaman Sağlık Müfettişi olan eski Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Araş, Nuri Conker, Salih Bozok beylerle birlikte Olimpiyos birahanesinde oturmuşlar içerlerken, devletin dış siyaseti söz konusu oluyormuş. Bu arada Mustafa Kemal Bey birtakım acı eleştiriler yaptıktan sonra işi şakaya dökmüş ve Tevfik Rüştü Bey’i göstererek:
– “Bu yanlış siyaseti bir gün doktor aracılığı ile düzelttireceğim.” deyince, yakın ve teklifsiz arkadaşı olan Nuri Conker:
– “Ne? Ne… Sen mi düzelttireceksin?”
Diye küçümseme ile sormuş. Bunun üzerine Nuri (Conker) Bey’le aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
– “Evet, ben doktoru Dışişleri Bakanı yapacağım. Bütün yanlışlıkları ona düzelttireceğim.”
Nuri Bey şaka ile sormuş:
– “Demek sen doktoru Dışişleri Bakanı yapacaksın. O halde ya beni?”
– “Seni de vali ve komutan yaparım!”
Bu konuşmaya, hazır bulunan Salih Bozok da karışıyor:
– “Herhalde bu arada beni de bir şey yaparsınız?”
Mustafa Kemal Bey Salih’in bu sorusuna, biraz düşündükten sonra:
– ” Salih, seni yaver yapacağım ve yanımdan ayırmayacağım.” cevabını verince Nuri Bey yine dayanamamış, tekrar atılarak:
– “Allahını seversen, sen ne olacaksın ki, hepimize şimdiden böyle birtakım onurlar veriyorsun?” demiş.
Mustafa Kemal Bey, Nuri Bey’in bu sorduğu soruya gülerek:
– “Bu memuriyetleri, bu onurları veren ne olursa işte ben o olacağım.” diye karşılık vermiş.

Our Score

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir